Seyir Defterim

Zihinlere ne ekersek, tarladan onu biçeriz...

Köşe Yazısı - Aralık 2024

Zihinlere ne ekersek, tarladan onu biçeriz...

Geleceği değiştirmek için bugün harekete geçmezsek, yarını kaybetmeye mahkum oluruz. "Cennet Vatan" olarak adlandırdığımız bu topraklarda cennet sıfatını daimi bir şekilde kullanmak istiyorsak, ülkece iklim kriziyle mücadele etmek asli sorumluluğumuz haline gelmelidir.

Bugün ormanını, suyunu, havasını, toprağını koruyamayan, bu varlıklara sahip çıkamayanlar geleceğine de sahip çıkamaz ve yarın uğruna mücadele edecek hiçbir şey bulamazlar. Kuraklığın esir aldığı bir dünyada ideolojilerin, devletlerin, bayrakların, sınırların hiçbir önemi kalmayacak. Toprağı, tarımı ve üretimi unutan toplumlar özgürlüklerini kaybederler. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz, çok iyi çiftçi ve asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çok. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır. O toprağı sürenler, o toprağı koruyan, hep sizlersiniz.”

Dünyada kendi parasıyla toprak satın alarak çiftçilik yapan tek lider, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kurduğu çiftliklerle ülkesinin çiftçisine örnek olmuş, bağımsızlık savaşını kazandıktan sonra asıl kurtuluşun ekonomik bağımsızlıkta olduğunu vurgulamıştır. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki çalışmaları ile örnek bir çiftçi olarak yol göstericidir.

“Gerçekleşmeyen üretim, üretim değildir”

Cumhuriyetin ilk yıllarında “milletin efendisi” gözüyle bakılan köylü ve desteklenen tarım sektörü, sonraki dönemlerde bu desteği önemli oranda kaybetmiştir. Geçmişte kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye, bugün itibariyle neredeyse tüm tarım ürünlerini ithal etmektedir. “Ne ekersen onu biçersin” sözü, nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün anlamına gelir; bu söz insan için de, toprak için de geçerlidir. Atatürk’ün, “Köylü milletin efendisidir” diye özetlenen ancak aslı, “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür” şeklindeki sözü, şu mesajı verir: “Gerçekleşmeyen üretim, üretim değildir.” O halde biz, topraktan önce zihinlere bazı tohumları ekmeliyiz. Çünkü zihinlere ne ekersek, tarladan onu biçeriz.

Tarım; gıda güvencesinden su kaynaklarının korunmasına, enerji üretiminden ekonomik kalkınmaya kadar hayatın her alanına dokunan bir sektördür. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Kent Konseyi’nin birlikte yürüttüğü tarım projeleri büyük önem taşıyor. Özellikle “Başkent Market” modeliyle, yerel üreticiler desteklenirken, sürdürülebilir tarım uygulamalarına yön veriliyor. Ayrıca, “Kırsal Kalkınma Destek Projeleri” ile çiftçilerin gelir düzeyinin artırılarak hem ekonomik hem de çevresel kalkınma hedefleniyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için tarım ve iklim diplomasisinin birlikte ele alınması gerekiyor. Ankara Kent Konseyi olarak, bu konuda aktif rol almaya ve yerel girişimleri küresel çözümlerle birleştirmeye kararlıyız. Bu iki alan sadece yerel değil, “Daha yaşanabilir bir dünya için” atmamız gereken adımların temelini oluşturuyor.

"Tarım sadece yaşam kaynağımız değil, milletlerarası ilişkilerde bir köprü"

Tarım, ülkeler arasında diplomatik bir araç olarak işlev görmektedir ve bu sektör, insanlık tarihinden itibaren yaşam kaynağımız olduğu gibi, milletler arası ilişkilerde de bir köprü ve stratejik bir araç olmuştur.

Türkiye gibi tarım potansiyeli yüksek bir ülkede, bu sektörün diplomasideki rolü her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Coğrafi olarak Asya ve Avrupa arasında bir köprü işlevi görmekte ve bu durum ülkemizi jeopolitik açıdan eşsiz bir konumda tutmaktadır. Tarım,  bu stratejik konumundan yararlanarak hem ekonomik kalkınmaya katkı sağlamakta hem de dış politikada önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Tarım ürünleri, sadece bir pazar malı değil, aynı zamanda bir ülkenin dış ilişkilerini pekiştiren ve güçlendiren bir diplomatik araçtır. Türkiye'nin komşularıyla geliştirdiği tarım projeleri ve karşılıklı ticaret anlaşmaları, yalnızca ekonomik fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda kültürel ve insani ilişkileri de derinleştirmektedir.

"Ankara, dış ilişkilerin yönlendirildiği, dünya çapında güç projeksiyonlarının yapıldığı yerdir"

Ankara, sadece Türkiye’nin siyasi ve idari merkezi olmakla kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin dış ilişkilerinin yönlendirildiği ve dünya çapında güç projeksiyonlarının yapıldığı stratejik bir yerdir. Türkiye, Asya ile Avrupa’yı birleştiren coğrafi konumu ve farklı iklim kuşaklarını barındıran yapısı ile önemli tarımsal bir potansiyele sahiptir.  Ankara ise başkent olarak bu politikaların çıkış noktalarından biri haline gelmiştir.

Başkentimiz, ülkemizin tarım politikasının şekillendiği bir merkez olmanın ötesinde, bu politikaların diplomatik bir araca dönüşmesine olanak tanıyan stratejilerin oluşturulduğu bir nokta.

Dış politikada benimsenen yaklaşım, tarım ürünlerinin, ticaretin, insani yardımların ve kalkınma projelerinin birleştirilmesine dayanıyor. Bu durum, Türkiye’nin yalnızca ekonomik çıkarlarını savunmakla kalmadığını, gıda güvenliği, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma gibi küresel meselelerde de etkin bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

Başkent, bir yandan ülkemizin tarım politikasının şekillendiği merkezken, diğer yandan bu politikaların diplomatik bir araca dönüşmesini sağlayacak stratejilerin oluşturulduğu noktadır. Ankara, bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek adına tarım alanındaki diplomatik stratejileri belirleme ve uygulama noktasında kritik bir rol üstlenmektedir. Ankara'da yürütülen dış politika ve diplomasi çalışmalarında, tarım ürünlerinin, ticaretin, insani yardımların ve kalkınma projelerinin birleştirildiği bir yaklaşım benimsenmektedir. Bu, Türkiye'nin sadece ekonomik çıkarlarını savunmakla kalmadığını, aynı zamanda gıda güvenliği, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma gibi küresel meselelerde de aktif bir rol oynadığını göstermektedir.

Ankara’nın diplomatik merkez olma özelliği, tarım ve iklim konularındaki farklı paydaşların bir araya gelerek bilgi ve tecrübe paylaşımı yapmalarına olanak tanımaktadır. Ankara, başkent kimliğinin yanı sıra tarım alanında çeşitliliği ve stratejik önemi ile de öne çıkmaktadır. Orta Anadolu’nun merkezinde yer alması, kara iklimi etkisinde kalması ve verimli ovalarıyla şehir, hem bitkisel hem de hayvansal üretimde önemli bir yere sahiptir.

Polatlı ve Haymana ovaları, Türkiye’nin temel tarım ürünlerinin üretiminde lider konumda bulunmaktadır. 2022 verilerine göre, Ankara'da buğday üretimi yaklaşık 1,2 milyon ton, arpa üretimi ise 450 bin ton düzeyindedir. Patates ve soğan üretiminde de önemli bir yer edinmektedir. Ancak, tarım ve hayvancılık alanındaki gözlemlerimiz, içme suyu kaynakları ve sulama altyapısının yetersizliği gibi sorunların hala varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Sulama imkanlarının yetersiz olması, tarımsal verimliliği sınırlayan önemli bir engeldir ve bu durum özellikle kuraklık dönemlerinde daha fazla hissedilmektedir. Yerel üreticilerin desteklenmesi ve pazarlama olanaklarının geliştirilmesi, tarımsal gelirin ve üretim kapasitesinin artmasına katkı sağlayacaktır.

Küresel sıcaklık artışını sınırlamak ve çevreyi korumak için yapılan uluslararası iklim diplomasisi, tarım sektörüyle doğrudan ilişkilidir. Daha sürdürülebilir tarım uygulamaları sadece karbon salınımını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda toplulukların refahını artırır.

"Gelecek için ortak çaba, küresel uzlaşma yapmak şart!"

İklim krizi 21. yüzyılın en büyük zorluklarından biridir. Jeopolitik sonuçları önemlidir. Çok daha sıcak bir dünyaya doğru gidiyoruz. Uluslararası iklim politikasında dış politika için daha güçlü bir rol gereklidir. İklim diplomasisi büyük ölçüde önleyici diplomasidir. Gelecek İçin Ortak Çaba, küresel uzlaşma yapmak şart. Sürdürülebilir bir gelecek için tarım ve iklim diplomasisinin birlikte ele alınması gerekiyor. Ankara Kent Konseyi olarak, bu konuda aktif rol almaya ve yerel girişimleri küresel çözümlerle birleştirmeye kararlıyız.

İklim değişikliği küresel bir olgudur. İklim krizinin yarattığı zorluklar muazzamdır. Sonuçlar yalnızca insanların geçim kaynaklarını tehdit etmekle ve kalkınmayı engellemekle kalmaz, aynı zamanda uluslararası politikanın kalbine dokunan önemli jeopolitik soruları gündeme getirir. İklim diplomasisinin çok taraflı ve katılımcı bir diplomasi olması da gereklidir. Bu yüzden, devletler iklim değişikliği ve bağlantılı konuların ele alınmasında lider bir rol üstlenmek durumunda olmakla birlikte, sivil toplum, yerel yönetimler, iş dünyası ve akademiyi içeren diğer aktörler de bu sürecin vazgeçilmez paydaşlardır. Günümüzde tarım ve gıda alanında; bir tehdit olarak iklim değişikliği ve bir gereklilik olarak sürdürülebilirlik arasındaki etkileşimin optimize edilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.  

Sonuç olarak, tarım ve iklim diplomasisinin başarılı olması, uluslararası dayanışma ve şeffaf bilgi paylaşımı ile mümkün olacaktır. Ankara’da bu konuda attığımız adımların, bütün Türkiye ve bölgesel ortaklarımız için kalıcı yararlar sağlayacağına inanıyorum. Hep birlikte çalışarak, daha sürdürülebilir ve dirençli bir geleceği inşa etmek elimizde.

Diğer Yazılar