Seyir Defterim

Kente karşı işlenen suçlar kentlinin dikkatini çekmediği müddetçe bu sorun devam edecek...

Konuşma - Nisan 2023

“Ankara'nın tam ortasında, Ankapark diye bir proje var. Tema park diye yapılan bu parkın hangi temadan olduğuna dair bir fikri yok insanların. Konuyla alakalı olanların da bir fikri yok.”

Kentlerin sahip olduğu bitki türlerini peyzaj mimarisinde kullanarak, kentin marka değerine katkı sağlayabiliriz. Ülkemiz, zengin bitki çeşitliğine sahip. Ankara'da ise Ankara’ya özgü bitkilerimiz var. Bunların içinde Gölbaşı Sevgi Çiçeği gibi endemik bitkilerimiz olduğundan hep bahsettik.

Anadolu'da 10 bini aşkın bitki çeşidimiz bulunuyor. Bunların kentlerde -mimari ve süslemede- kullanımının ortaya çıkartacağı otantiklik, o kentin marka değerlerine katkı sağlayacaktır.

Türkiye’de yetişen her 3 bitkiden 1’i endemik… Her 10 endemik bitkiden 1’i ise Ankara’da bulunuyor. Ankara’da 400’e yakın endemik bitki var. Yani tekelini elimizde tutabileceğimiz geniş bir bitki florasına sahibiz. Peki ama bunun ne kadarına hakimiz? 2015’te 95 milyar dolar büyüklüğe sahip olan tıbbi aromatik bitkiler pazarının 2025’in sonunda 210 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye’nin beklenen pazar büyüklüğü ise 2,5 milyar dolar…

Doğayla barışık bir üretim yapmadığınız müddetçe kente karşı suç işlediğinizi bilmeniz gerekiyor. Dağımızı, taşımızı, ovamızı maliyetin konusu yapmadan üretimin içerisinde gömdük, para kazandığımızı zannettik, doğamızı yok ettik. Özgün, doğaya uygun, bölgeye uygun içerikler geliştirdiğimiz müddetçe peyzajı turizmin konusu haline getirebiliriz. Bu alanda da özgün eserlerin kalbi olsun bu coğrafya…

Bu konularla ilgili farkındalığı geliştirmek amacıyla meslek örgütlerinin de katılımıyla “Dünya Peyzaj Mimarları Kongresi” Ankara'da yapılmalı. İlklerin, yeniliğin, gelişimin, farkındalığın başkenti Ankara’da buna açığız, buna hazırız. Ankara, üzerine düşen her konuda sorumluluk almaya hazır bir kent. Bundan 100 yıl önce de böyleydi. Bağımsızlığımız için atılan demokrasi çığlığının kenti Ankara, bugün de gelecek kuşakların nefes alma özgürlüğünü muhafaza etmek için varıyla, yoğuyla buna hazır. Bu konuyla ilgili bir iradenin geliştirilerek toplumun tamamına yayılması gerekiyor.

Vasatın hızlı bir şekilde örgütlendiği yerde liyakat çok tedirgin davranıyor. Misal. Türkiye'de Peyzaj Mimarı olan bir Belediye Başkanı var mı? Türkiye'de Peyzaj Mimarı olan Çevre Koruma Şube Müdürü de çok az var aslında! Türkiye'de Peyzaj Mimarı olan Park-Bahçeler Müdürü de çok az var!

“Asfalt atıklarını doldurup, üzerine de ithal ıhlamur getirdiler. Refüjlerin tam ortasında, betonların içerisine bitki ve ağaçlar dikerek cinayet işlediler. Lakin kentliler buna itiraz etmediler.”

Liyakat, tedirgin bir şekilde seyrediyor hayatı. Liyakatin hayatı seyrettiği yerde, hayata dair hiçbir sorunu çözmemiş oluyoruz. Türkiye'de liyakatin örgütlenme sorununu çözmeye çalışan her adım bizi heyecanlandırıyor. Çünkü liyakat, mesleki örgütlerinin içerisinde de ötekine etki yapamaz bir hale geldi. Meslek mensuplarının örgütlenememesi ve görmezden gelinmesini de tartışmaya açmamız gerekiyor.

Gece yarısı gelip bir konut kondurmuş olan kişi, ertesi gün mahkeme kararıyla orası boşaltılmaya çalışıldığında babasından mirasmış gibi ortalığı ayağa kaldırıyor ve örgütlenebiliyorsa, hiçbir kanun o gecekonduyu yıkmaya cesaret edemiyorsa, örgütlü bu topluluklar siyasete baskı kurmaya devam ediyorsa, politika bunlardan korkuyorsa, sonuç alma şansımız yok. Örgütlenmek zorundayız. Bu konularla ilgili doğruyu, seçmen davranışı haline çevirmek zorundayız. Doğru örgütlenmediği müddetçe, yanlışa yenilmeye mahkumuz.

Öncelikle dirençli bireyler oluşturmadığımız müddetçe dirençli kentler oluşmayacak. Sert zeminlerle alakalı da farkındalığı geliştirmek zorundayız. Bundan yüzyıllarca önce bile değerli olan Ankara Taşı, bu kentin mimarisiyle, estetiğiyle, kentsel tasarımıyla neden bir bütünlük arz etmesin? Neden bu kentin markasını yaşatmayalım? Dolayısıyla bu kentte doğayla barışık ürünleri, kentsel tasarımın konusu haline getirmeliyiz. Maalesef bu kentin tamamı bir dönem Çin'den gelen granitlerle döşendi. Kentin yürüme yollarının olmadığını görmezden geldik. Bu kentin kaldırımlarında bir kilometre yürüyemezsiniz. Çünkü ya düşersiniz ya başınız bir yere çarpar.

Ankara'nın tam ortasında, Ankapark diye bir proje var. Tema park diye yapılan bu parkın hangi temadan olduğuna dair bir fikri yok insanların. Konuyla alakalı olanların da bir fikri yok. Dolayısıyla neyin teması olduğunu da öngöremedik. Kent sakinleri, 6 milyon yurttaş, bu konuyla ilgili hiçbir cümle kurmadı.

“Toplumun tamamı bu konuyla ilgili cümle kurmadığı müddetçe, kente karşı işlenen suçlar kentlinin dikkatini çekmediği müddetçe bu sorun devam edecek. Politikacılar da bizim isyanımızdan etkilenmeyecekler.”

Asfalt atıklarını doldurup, üzerine de ithal ıhlamur getirdiler. Refüjlerin tam ortasında, betonların içerisine bitki ve ağaçlar dikerek cinayet işlediler. Lakin kentliler buna itiraz etmediler. Oda olarak açılan davalar da bir şey ifade etmedi. 2014’te dikimi gerçekleştirilen, KDV hariç toplam 5 milyon 394 bin 647 TL para harcandığı belirtilen ağaçlar, iki yılda yani 2016’da kurumaya başlamış! Katliamın bedeli de Ankara halkına fatura edilmiş!

Toplumun tamamı bu konuyla ilgili cümle kurmadığı müddetçe, kente karşı işlenen suçlar kentlinin dikkatini çekmediği müddetçe bu sorun devam edecek. Politikacılar da bizim isyanımızdan etkilenmeyecekler.

Şehir plancılarına, “Samanlık peyzajı bile çizdirmem” diyen bir zihniyetten de bu beklenirdi ancak…

Diğer Yazılar