Ankara’nın 100 yılı aşkın süredir Cumhuriyet’in başkenti olma tarihine baktığımızda umudu ve vazgeçmemeyi görüyoruz.
“Nerede bulunduğunuzu doğru konumlandırmak için nereden yola çıktığınıza bakmanız gerekiyor. Bugün Ankara’nın 100 yılı aşkın süredir Cumhuriyet’in başkenti olma tarihine baktığımızda, umudu ve vazgeçmemeyi görüyoruz. Ve de koşullardan bağımsız ilerlemeyi...”
Ankara… Binlerce yıllık tarihinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan, tarihinden süzülen kültürle uzlaşma ve iş birliklerine zemin hazırlayan bir kent… Ankara, hoş bir kenttir, *Hayme (Hatun) Ana'ya ev sahipliği yapan bir kenttir. İpek Yolu üzerindedir. Ankara, tarihin her döneminde aslında sevgiyle doğrulmuş ve yoğrulmuş bir kenttir.
Başkent olmasına neden olan bu doku, Ankara Kent Konseyi’nin “katılımcı demokrasi” yapısıyla faaliyet yürütmesinde temel oldu.
Türkiye’de kent konseyleri, “demokratik katılım” dendiğinde ilk akla gelen, yasal olarak varlığı belediye kanununa dayansa da gönüllülük temeliyle işlerlik kazanan mekanizmalardır. Kent kimliğini geliştirmek ve kent kültürünü yaşatmak gerekçesiyle kurulan bu yapı, en iyi uygulama örneğini başkent Ankara’da gösterdi.
29 Haziran 2019’da Ankara Kent Konseyi Genel Kurulu için ilk kez bir araya geldiğimizde, öncelikli gündem başlıklarımızın başında “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli 100. yıllarının nasıl kutlanacağı, nasıl kutlanması gerektiği” konusu vardı. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne ilettiğimiz ilk tavsiye kararları arasında bu önemli konu yerini aldı. Ve 27 Aralık 2019’da Kızılay’da (Atatürk Bulvarı’nda) kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla binlerce Ankaralı, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 100. yılını “İyi ki geldin” mottosuyla andı ve seğmen havaları oynadı. Ankara Kent Konseyi’nin ilk defa gündeme getirdiği Türkiye Cumhuriyeti tarihinin önemli dönüm noktalarının 100. yıllarını kutlama konusu Cumhurbaşkanlığı himayesine alındı. 2023 yılına gelirken, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamak için başkent Ankara’dan başlayarak tüm yurdu kuşatan etkinlikler planlıyorduk. Ancak, yaşadığımız deprem felaketi sonrasında “100. yılı yaşamanın en anlamlı yolu, başkentin şefkat dolu kollarını depremden etkilenen kardeşlerimize açmaktır” diye düşünerek, tüm enerjimizi onlar için seferber ettik. Ankara Kent Konseyi’nin gençleri, muhtarları, sanatçıları, gönüllüleri… 6 Şubat 2023 günü saat 04.17’den beri bu bilinçle dayanışmayı büyütüyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın en uzun süren meydan savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi’nde, Ankara’dan dünyaya seslenmiş ve “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vardır” diyerek, millet olarak vatan savunması verdiğini ilan etmişti. Sakarya Zaferi adıyla tarihe geçen bu savaşla Türk milletinin yüzyıllar süren toprak kaybı ve geri çekilme sürecini sona erdi. Bu zaferin ardından Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Paşa’yı, Müşir (Mareşal) Gazi Mustafa Kemal Paşa yaptı.
Kurtuluş Savaşı’nı veren ve işgalci askerleri topraklarından atarak bir milletin küllerinden yeniden doğuşunu yeni düvele ilan eden Mustafa Kemal Atatürk, üniformayı çıkartıp sivil hayata geçtiğinde yine Ankara’da ama bu kez başkent Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti’nin politikasını “Yurtta sulh, cihanda sulh” olarak ilan etti. Savaşları geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dünyaya mesajı barış oldu.
Büyük asker ve devlet adamı Atatürk’ün başkent Ankara’da tarihe geçirdiği bir diğer önemli konu da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilerek kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş gününü “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak çocuklara armağan etmesidir. Bu bugün dünyanın dilinden düşürmediği “sürdürülebilirlik” kavramının en zarif örneğidir. Egemenliğin devamı, çocukların bayram etmesiyle ancak mümkündür. Onların çocukluklarını yaşayıp, sağlıklı birer birey olmasıyla mümkündür.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Ankara, Millî Mücadele’ye ev sahipliği yapması nedeniyle -olağan bir şekilde- 13 Ekim 1923’te resmen başkent ilan edildi. Milletin makus tarihini yenmek için yurdun dört bir yanından geldiği bu merkez, kerpiç ve toprak evleriyle hüzünlü bir hava yansıtan bozkır kasabası görüntüsüyle bile modern devlet vizyonuna ev sahipliği yaptı. Bu vizyonla Ankara, yeni ülkenin temsil merkezi olacak niteliğe bürünmesi için cadde ve sokaklarına kadar yeniden planlandı. Bu konuyla ilgili ilginç de bir diyalog yer alır tarih kitaplarında.
Ankara’nın imar planını Alman Mimar ve Şehir Plancısı Hermann Jansen yapacaktır. İlk karşılaşmalarında Atatürk’e sorar: “Bir kent planını uygulayacak ve arkasında duracak kadar güçlü bir yönetiminiz var mı?” Atatürk, şöyle cevap verir: “Koca ülkeyi yedi düvelin elinden kurtarmışız... İmparatorluğun küllerinden yeni bir devlet çıkarmışız... Reformlar yapmaktayız... Bütün bunları başaran bir rejimin, bir şehir planını uygulayacak güçte olup olmadığını nasıl sorabilirsiniz?”
Nerede bulunduğunuzu doğru konumlandırmak için nereden yola çıktığınıza bakmanız gerekiyor. Bugün Ankara’nın 100 yılı aşkın süredir Cumhuriyet’in başkenti olma tarihine baktığımızda, umudu ve vazgeçmemeyi görüyoruz. Ve de koşullardan bağımsız ilerlemeyi...
Ankara bir başkent olarak -yazılı olarak kaynaklarda yer almasa da- her zaman gelişme umudunu koruyarak; ticaretten sanayiye, eğitimden sağlığa her alanda mücadeleden vazgeçmeyerek ve her gün daha ilerleyerek dünden bugüne geldi. Aynı zemin üzerinde ikinci yüzyılda da ilerliyor.
Biliyoruz ki:
Başkent fikrini vücuda getiren felsefe, bu kentin oluşumundan doğdu. Mayamızda var.
* Hayme Hatun, Ertuğrul Gazi'nin annesi