“Ankara için doğru örgütlenmeyle atmayan kalpler atmalı. Kentin haklarını kendi hakları gibi görenler ya da kentte karşı mesafeli duranlar, “Önce kentim” duygusunu tatmalı.”
Ankara bir sanayi kenti… Lakin kültür ve sanat olmadığı zaman, bu kentteki organize sanayi bölgelerinin ve teknokentlerin hiçbir önemi yok. Çünkü sadece üretimin olduğu bir kentte nefes alamaz, yaşayamazsınız. Nefes alabilmeniz için kültür ve sanatla üretimi buluşturmanız gerekiyor. Kültür ve sanat ekonomisinde ithal ikame sıfır. Tamamen bu toprakların kaynakları… Onun için liyakat sahibi insanların, duyarlılık sahibi sanatçıların, yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlarla kentteki mekânlarla çeşitli etkinlikler yaparak; mimariyle, kültürle, kentle, yaşamla, ekonomiyle ve sanatla kenti tekrar bir araya getirmeye mecburuz!
Kentlilerin bir araya gelerek kendilerini var etmeleri, toplumu oluşturma yöntemleri üzerine odaklanıyor. Kamusal alanlarda bir araya gelmenin, düşünmenin, konuşmanın, sorun çözmenin, dinlemenin, oynamanın, eğlenmenin, üretmenin ve öğrenmenin “kentli kimliğini ve kente aidiyeti güçlendirdiği” vurgulanıyor. Bu yüzden Ankara Şehircilik Bienali’nin iki yılda bir daha da genişleyerek devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ankaralıların, "Kızılca Gün" dediği tarihi günde köylerden, kasabalardan gelen binlerce atlı ve yaya seğmen ile Ankara halkının, Mustafa Kemal Atatürk'ü Dikmen sırtlarında bağrına bastığı yerden yükselen bir kenttir Ankara. Ankara, bir fikrin, bir iddianın ve inancın başladığı yerdir.
M.Ö. 3000 yıllarında iskân edilmeye başlamış bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu topraklar, sayısız toplum ve kültür birikimine ev sahipliği yapmış. Bugün, bu tarihi geçmişin üzerine her bölgeden, her kentten ve Anadolu’nun her köyünden insan kültürlerinin buluştuğu 6 milyona yakın nüfusun barındığı bir kentte yaşıyoruz. Ankara, geçmişten gelen köklü uygarlıkların birikimini de miras edinmiş bir kenttir. Bunu geleceğe taşıyacak bir kaledir bu kent…
Bir asrı devirmiş bir başkent, tarihi ve kültürel değerleri ile markalaşır. Onu var eden tarihsel birikimidir. Ankara özelinde gerçekleştirilen modernleşmeye yönelik çabalar, özellikle bürokratik örgütlenme ile yönetsel, sosyal, siyasal ve kültürel bir değişimin çevresinde gerçekleşmiştir. Kent dokusunun değişimi orada yaşayan insan ile özdeşleşir. Aidiyet duygusu gelişir ve her birimiz bu kentin ruhunu yansıtan bireyler olarak yaşamaya başlarız. Bu kent, medeniyet ve kültürü ile bizi sahiplenir. Çünkü ev sahibi kendisidir. Daha hiçbir şeyi yokken dünyaya meydan okuyan bir Ankara’dan bahsediyoruz.
Bir kentte kültür ve sanat yok ise sanayi ayağa kalksa bile orası şanlı bir kent değildir. Bir kent doğasını kaybederse de kültür ve sanatı olmaz. Çünkü resmin, heykelin, müziğin konusu kaybolur.
Ankara için doğru örgütlenmeyle atmayan kalpler atmalı. Kentin haklarını kendi hakları gibi görenler ya da kentte karşı mesafeli duranlar, “Önce kentim” duygusunu tatmalı.
Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Ankara Şehircilik Bienali’nde konuştu.