Seyir Defterim

Sosyal medyayı kullanmaktan değil sosyal medyada kullanılmaktan korkmamız gerek!

İnsana Notlar - Şubat 2021

“Sosyal medyada bu kadar çok vakit geçiren çocuklarımız kendilerini sanal dünyada o kadar çok özdeşleştiriyorlar ki, gerçek dünyada sosyalleşme konusunda büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Dolayısıyla gerçek dünyadan kopuk bir şekilde düzene ayak uyduramıyor. Mevcut toplumsal düzende kendini yer bulamayacağı düşüncesine kapılarak depresyon ve kişilik bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşıyorlar.”

Koronavirüs gerçeğinin bireysel alışkanlıklarımızı halen sarstığı şu günlerde bildiğimiz davranışlardan vazgeçip, yeni davranış biçimleri geliştiriyoruz. Şüphesiz ki bu konuda en çok etkiyi sosyal medyada ve internette geçirdiğimiz vaktiler oluşturdu. Pandemi ile alışveriş kültürümüzden örgün eğitim sistemimize, ticaretimizden hizmet sektörünün her türlü alanının internete taşınması çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. Öyle ki, pandemi öncesi “Türkiye’de internet kullanımı çok aşırı, bunu nasıl azaltırız, olumsuz etkilerini nasıl en aza indiririz?” sorularını sorarken, internet kullanım süremiz 4 saat idi. Pandemi sonrası bu rakam tam 2 kat artarak 8 saate çıktı. Olmadığımız sosyal medya yok! Tüm sosyal medya mecralarında en yüksek kullanım oranına sahip ülkelerin başında geliyoruz. YouTube, WhatsApp, Instagram, Facebook ve Twitter’da geçirdiğimiz süre 3 saate yaklaşıyor. Bu istatistiği gençler üzerinde değerlendirdiğimizde feci rakamlarla karşılaşıyoruz. Gençlerde sosyal medya bağımlılığı maalesef artık üstü örtülemeyecek bir gerçek halini aldı.

Sosyal medyada bu kadar çok vakit geçiren çocuklarımız kendilerini sanal dünyada o kadar çok özdeşleştiriyorlar ki, gerçek dünyada sosyalleşme konusunda büyük sıkıntılar yaşıyorlar.  Dolayısıyla gerçek dünyadan kopuk bir şekilde düzene ayak uyduramıyor. Mevcut toplumsal düzende kendini yer bulamayacağı düşüncesine kapılarak depresyon ve kişilik bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşıyorlar.

Küçük yaşta çocuklar, beklemediği şekilde eleştiriye ve siber zorbalığa maruz kalarak girdikleri beğenilme kaygısı neticesinde psikolojik sorunlar yaşamaya başlarken, ebeveynler olarak farkına bile varmayacağımız sorunlarla evlatlarımızı tek başına bırakmış oluyoruz belki de… Çocuklarımızın örgün eğitimlerinin online ortamda yapılması ile mevcut eğitim sorunları iyice çıkmaza girdi. Öyle ki, 400 yüksek lisans öğrencisi arasında yapılan bir araştırmada, “araştırmalarında verimli çalışma yapamamalarının nedeni” olarak en büyük sorunu “problematik internet kullanımı” değerlendirmişlerdir. Yani yüksek lisans öğrencileri bile sosyal medya ve interneti verimli ve etkili kullanamadıklarından şikâyet ederken, bizler saatlerce çocuklarımızı bilgisayarın başında bırakıp eğitimlerinden verim elde ettikleri konusunda kendimizi kandırmayalım. Bu teknolojik girdinin çıktısının zararlarını en aza indirgememiz öncelikli görevlerimizden olması gerekiyor. Sonuç olarak bu kadar vakit geçirdiğimiz, etkinlikte bulunduğumuz sosyal medyada, ister istemez bir mahremiyet alanı oluşturuyoruz kendimize. İşte tam burada güvenlik unsurunun önemi karşımıza çıkıyor. Sosyal medyayı kullanmaktan değil, sosyal medyada kullanılmaktan korkmamız gerek!

Öyle ki artık ekonomi bu veriler üzerine kurulu. Ticaretten siyasete her alanda tekrar tekrar kullanılabilecek bir malzemeyi elinde bulundurmak yeni güç ölçütü. İnternetin, ekonomide Türkiye’de oluşturduğu şimdiden 2.2 milyar dolar dijital reklam hacmi mevcutken, dijital ticaretin tamamının hacmi 22 milyar dolar. Bu ticari verilerin yanı sıra dünyada internette bir saniyede 15 bin tweet atılıyor, 2 bin fotoğraf Instagram’a yükleniyor, 3 milyondan fazlada e-posta gönderiliyor. Bu devasa rakamların olduğu yerde güvenlik sorunlarının olmadığını düşünmek çok iyimser bir yaklaşım olacaktır. 

Türkiye’de şifrelerin “123456…” şeklinde kodlanması, bilinçsizce internet reklamlarına tıklanarak indirilen içeriklerle telefon veya bilgisayardaki bilgilerin kopyalanması, “kredi kartları aidatları iade ediliyor” gibi sahte reklamlar sonucu insanların kredi kartı bilgilerinin kopyalanması sonucu büyük mağduriyetler oluşmaktadır.

UNICEF’in verilerine göre dünya çapında; 15-24 yaş grubunda internette çevrimiçi olan gençlerin yüzde 70,6’sının şiddet, siber zorbalık ve dijital taciz gibi olgular yüzünden tehlikelere maruz kaldığını duyurmuştur. Bu da dijital güvenliğin bir diğer konusunu oluşturmaktadır. Etkin sosyal medya kullanımının ve dijital güvenlik eğitimlerinin alanında uzman kişilerce veriliyor olması dolayısıyla Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitimi Araştırma Derneği (SODİMER) ile İnternet Medya Ve Bilişim Federasyonu’na (İMEF) teşekkür ediyorum.

Ankara’da yardımlaşma ve dayanışmayla sevgi iklimini tekrar ortaya çıkaran Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu iklimin oluşmasında ortaya koyduğu bu olağanüstü irade ile en çok mesai harcayan birimlerinden olan Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın, Aile Yaşam Merkezleri Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenmesi de ayrı bir pozitif değer olarak buluyorum. Çünkü, insanlarla birebir temas kuran bu birimlerimizin halkla direkt temas kurmaları ve insanların bilgilerini saklama yükümlülüklerinden dolayı “güvenli internet” kullanımına olan ihtiyaçlarının farkında oldukları için takdir ediyorum.

Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi (SODİMER) ile İnternet Medya ve Bilişim Federasyonu (İMEF) iş birliğinde düzenlenen Etkin Sosyal Medya Kullanımı ve Dijital Güvenlik Eğitimi programına katıldı. 2021, Şubat

Diğer Yazılar