Kimsenin ışığından korkmadık...
Liyakati değerli ve görünür kıldık, kimsenin ışığından korkmadık. Hiyerarşiden uzak durduk, yuvarlak bir masa etrafında herkesin eşit olmasını arzu ettik. “Seyrimizde herkes kaptan, her düşünce iyi niyetli bir plan ve her emek gerçek sahibinin olsun” istedik.
İnsan hayatını güzelleştiren ve değerli kılan şeylerin başında -tıpkı onu diğer canlılardan ayırdığı gibi- zihni ve kalbi arasındaki ilişki geliyor. İnsan, çevresiyle bilinçli bir iletişim içinde tercihler yaparak ilerliyor. Ve insan, tarih boyunca birlikte kolaylaştırdığı hayatına renk katabilmek için de yine birlikte olmanın gücüne inanıyor. Sorunları tespit ederken de çözerken de aklını kalbiyle birleştirip sonuçlar üretiyor. Ama “birlikte durabilmek, birlikte anlamak, görmek, birlikte düşünebilmek” kalabalıklar arttıkça zorlaşıyor. O büyük topluluğun bir parçası gibi hissedebilmek bazen neredeyse mümkün olmuyor. Oysa ortak aklın gücü sadece başardıklarında değil; ortaklık bilincinin, paydaş olabilmenin hissiyatında da büyük değerler keşfedilmeyi bekliyor.
Milyonların bir araya geldiği kent yaşamında olabildiğince çok zihnin pırıltısından faydalanabilmek, olabildiğince çok kalbin beklediklerini sunabilmek çok çok önemli. Ama maalesef zor! Kent konseyleri, bu yüzden tüm teknik buluşmalardan, tüm profesyonel toplanmalardan, tüm akademik katkılardan ayrı bir yerde kendi değerleri ile büyümeye ve anlamını geliştirmeye devam ediyor. Onlara baktığımızda klasik sistemin dışında ama hayatın içinde bir başka dünya görürüz.
Günümüzün karmaşık kent yaşamında, “demokratik yönetim ilkeleri ve katılımcı süreçlerin önemi” her zamankinden daha belirgin hale gelmiştir. Kentler, sadece fiziksel altyapılarıyla değil, aynı zamanda sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak etkili yönetim yapılarıyla da büyüyüp gelişmelidir. Kent konseyleri de adeta demokratik bir köprü görevi üstlenir ve kentlerin sürdürülebilirliği ve refahı için kritik bir rol oynar. İşte tam da bu noktada Ankara Kent Konseyi, bundan yaklaşık beş yıl önce, başkent Ankara’da etkin ve kapsayıcı bir kent konseyinin var olabileceğini gösterebilmek amacıyla, Ankaralılarla birlikte ilerlemek üzere “Partisi Ankara, enerjisi 6 milyon, gücü ortak akıl, parolası katılımcı demokrasi” diyerek yola çıktı.
Başkent Ankara, Türkiye’nin başkenti olarak sadece siyasi ve idari bir merkez olmanın ötesinde; zengin tarihi, kültürel mirası ve dinamik sosyal dokusuyla da daima ön plandaydı. Ankara Kent Konseyi, Ankara’nın bu çeşitliliğini korumak ve geliştirmek için şehrin yaşayan ve nefes alan bir yapıya dönüşmesinde kritik bir rol üstlendi ve beş yılını başarıyla tamamladı.
Yola çıktığımızda bizler biliyorduk ki katılımcılı yönetim anlayışının hâkim olduğu kentlerde kamu kaynakları doğru kullanılır ve kamplaşma olmaz. Bu sebeple ortak aklın gereğini yaptık ve kamplaşmadan uzak durduk. Liyakati değerli ve görünür kıldık, kimsenin ışığından korkmadık. Hiyerarşiden uzak durduk, yuvarlak bir masa etrafında herkesin eşit olmasını arzu ettik. “Seyrimizde herkes kaptan, her düşünce iyi niyetli bir plan ve her emek gerçek sahibinin olsun” istedik.
Kentli haklarından dayanışmaya, engelsiz kentlerden çevreye, genç işsizlikten kalkınmaya, kültür ve sanatın tedavi ettiği bir kent ikliminden bisiklet kullanma kültürü ile akıllı kent çözümlerine, toplu taşıma kültürünün yaygınlaşması davranışından kültür miraslarının korunmasına ve turizmden ortak değerlerin korunup yüceltilmesine kadar yüzlerce konuyu birlikte önemsedik, hepsinin üzerine birlikte eğildik.
On binlerce kent gönüllüsü, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’mız Mansur Yavaş’ın yaptığı “yönetime katılım” çağrısını samimiyetle karşıladı, binlerce saat alın teri ve akıl teri akıttı. Liyakat sahibi bireylerimizin, duyarlılık sahibi sanatçılarımızın, yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlarıyla kentimizdeki mekânlarda, yürütme ve danışma kurullarımızın ve meclislerimizin katılımları ile 1800’ü aşan bileşenimiz, 63 çalışma grubumuz ve Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın çağrısına yanıt veren on binlerce gönüllümüz ile 2000 saati aşan verimli toplantılar gerçekleştirdik. 2000’den fazla etkinlik ve organizasyon yaparak; mimariyle, kültürle, yaşamla, ekonomiyle, sanatla ve yerel yönetimlerle kentimizi tekrar bir araya getirdik.
"Hayalimiz gerçek oldu: Paylaşmak demokrasiyi, demokrasi ise birlik olmanın gücünü destekleyecekti. Ortak akıl çok seslilikle mümkün olacak, makamlar ve mevkiler fikriyatın değerini gölgelemeyecekti. Hayalimiz buydu ve gerçek de oldu."
Bu ortak aklın amacı ve en büyük motivasyonu “menfaat beklemeden gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir kent bırakmak arzusu” ile yapılan iyiliğe dair organizasyonlara olan inançtı. Bu motivasyon ile kent yönetimine katılım konusunda ciddi bir potansiyele sahip şehrimiz için girişimlerimiz kısa sürede önemli mesafeler almamızı sağladı ve uzun yıllardır böyle bir birliktelik için emek sarf edenlere de umut kaynağı oldu. Böylelikle sürdürülebilir bir katılımcılık mekanizmasının temellerini attık. Yaşadığımız her deneyim, kent konseylerine ilişkin birçok deneyimi yenilemekle kalmadı, bugüne kadar mevzuatta yer almayan yeni mecralarda da katma değer üretilmesine vesile oldu.
Bunları şöyle özetlemek mümkündür:
Kente karşı suç işleme rekorlarının kırıldığı, coğrafi sınırlarını yüzde 3’e sıkıştırdığımız ve ranta kurban ettiğimiz; rantı, davranış bozukluğunu, kurumsal kimlik ve kolay kazanmayı ahlak haline getirdiğimiz, “kupon arazi” diye tuhaf terimlerle tanıştığımız bir kent iklimi yerine “iyiyi merkeze alan” bir bakışı benimsedik. Kentteki kamplaşmayı azaltmayı, kente karşı işlenen suçları da azaltacak iyi örnekleri popüler hale getirmeyi, onları birbirimize anlatarak, onların adını yaşatarak bu iyiliği kurumsallaştırmayı ve gelecek yüzyıllara taşımayı hedefledik. Biz, hikâyelerin mülkiyetten daha değerli olduğunu biliyorduk ve bunu geniş kitlelere yayabilmeyi her şeyden çok önemsedik.
Kurduğumuz çalışma grupları ve meclislerle, kenti kucaklayıcı, ufuk açıcı faaliyetlerle, yasal olarak 18 yıl diye düşünülse de fiilen 25 yıldan uzun bir zamandır var olan kent konseylerinin iyi bir uygulama örneğini oluşturduk. Ankara Kent Konseyi olarak, farklı eğitim ve kültür düzeyinden insanların, hiyerarşi olmaksızın aynı çatı altında olmasını ve işleyişin bir parçası halinde çalışmasını sağlayıp yola çıktık. Bireysel mülkiyetten çok, kentini ve vatanını seven bu adanmışlar ordusu, bugün Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında gönüllülüğü, dayanışmayı ve ortak aklı mümkün kılan bir ilham, umut ve motivasyon yarattı.
Şehrin kültürel mirasının korunması ve yaşatılması, beşerî sermayesinin güçlenmesi konusunda da önemli bir misyon üstlenen Ankara Kent Konseyi, düzenlediği geleneksel festivallerden sanatsal etkinliklere kadar çeşitli programlarla Ankara’nın kültürel zenginliğini vurgulayıp, halkın bu mirasa sahip çıkmasını teşvik ederek şehir kimliğinin güçlenmesine ve yerel değerlerin korunmasına katkı sağladı. Ankara Kent Konseyi, başkent Ankara’ya sağladığı katkılarda şehrin sadece idari bir merkez olarak kalmayıp dinamik bir yapıya dönüşerek, kültürel mirası koruyan ve kent sakinlerinin katılımını teşvik eden, şehrin geleceğine yönelik umut verici bir perspektif ortaya çıkardı.
Yıllardır yardım temeline dayanan uygulamalar, engelli bireyleri toplumla bütünleştirmek yerine toplumdan soyutlamaya, uzaklaştırmaya sebep oluyordu. Her an bir engelli adayı olduğumuz bu hayatta engelli haklarını her daim savunmak ve bu haklar ile toplumun engelli bireylere entegre olmalarını sağlamak amacıyla, Ankara Kent Konseyi çalışmaları sırasında ilgili yönetmelikte görev tanımımızda olmamasına rağmen Engelli Meclisi kurarak önemli ve güçlü bir adım attık. Engelsiz bir hayat için ortaya koyduğumuz irade asla lütuf değil, hakkın teslimiydi; çünkü “Engelsiz Başkent” kent konseyinin en büyük hayallerinden biriydi.
Geleceğe tehdit oluşturan her konuyu gündeme taşıyacak, gündemde tutacak ve aksiyon planları geliştirip, uygulayacak gençlik meclisimiz de oluşturuldu. Vasatın örgütlenip liyakate diz çöktürmeye çalıştığı bir zamanda, liyakatin örgütlü bir şekilde genç ışıkla buluşmasını ve günü değil geleceği planlayarak, gelecek 100 yılı selamlamayı hedefledik.
"Alın ve akıl teri var: On binlerce kent gönüllüsü, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’mız Mansur Yavaş’ın yaptığı “yönetime katılım” çağrısını samimiyetle karşıladı, binlerce saat alın teri ve akıl teri akıttı. Kentin bütün renklerini yuvarlak masa etrafına toplayan ve destekleyen Sayın Mansur Yavaş’a tüm bileşenler adına teşekkür ediyorum."
Tüm Türkiye’yi sarsan depremlerde Ankaralı yardımseverlerin depremzedelere ulaşmasında öncü rol üstlendik. Bundan sonra böyle acıların tekrar etmemesi için yaptığımız toplantılarda konuyu daima gündemimize aldık. Kentsel dönüşümden önce büyük bir ahlaki dönüşüme ihtiyacımız olduğunu, fay hatlarından önce pay hatlarını hesaplayan anlayışla mücadele etmemiz gerektiğini her fırsatta vurguladık. Her siyasi görüşteki büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanları ile deprem konusu başta olmak üzere her konuyu istişare etmeye ve farkındalık yaratmaya çalıştık.
İklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle sınandığımız, gıda arzı sorununun tüm dünyanın gündemine oturduğu, tarım ve hayvancılığın artık en az savunma sanayi kadar önemli hale geldiği bir ortamda, köy ve kırsalı koruyacak bir kent vizyonu ortaya koymak mecburiyetindeydik. Kuraklığın esir aldığı bir dünyada, ideolojilerin, devletlerin, bayrakların, sınırların hiçbir önemi kalmayacağının bilincindeydik. “Ya üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı devam ettirerek dünyanın sonunu hazırlayacağız ya da yeşil dönüşüm ve döngüsel ekonomi dönemini başlatacağız” diyerek bu alana da eğildik.
Bu düşüncelerle Ankara Kent Konseyi olarak şehrin çeşitli alanlarını ilgilendiren ve farklı kesimin ihtiyaçlarını karşılamak için üretilen projelerimizle çevre bilincinin dolayısıyla da yeşil alanların artmasına katkı sağladık. Düzenlediğimiz toplantı ve panellerle Ankaralıları su, çevre ve iklim konularında olabildiğince güçlü bir şekilde uyarmayı ve bilinçlendirmeyi hedefledik.
Kısacası, günümüz dünyasının kent yaşamına getirdiği zorluklar ya da beklentilerle ilgilenmenin çok ötesine geçip çok daha geniş bir coğrafyayı ve zamanı kucaklamaya çalıştık. Manifestomuz, “değerleri tek tek yüceltmek yerine bir araya geldiğinde daha değerli olduklarının farkındalığı” üzerineydi.
Tarafsızlık ve bağımsızlık şeffaflıkla anlaşılabilirdi. Yenilikçilik ancak hoşgörü ile gerçekleşebilirdi. Paylaşmak demokrasiyi, demokrasi ise birlik olmanın gücünü destekleyecekti. Ortak akıl çok seslilikle mümkün olacak, makamlar ve mevkiler fikriyatın değerini gölgelemeyecekti. Hayalimiz buydu ve gerçek de oldu…
Bu önsözde yer kısıtından dolayı yer veremediğim, çalışma grupları ve meclislerimizin yaptıkları birbirinden değerli birçok etkinliği size sunmuş olduğumuz dört ciltlik “Seyir Defteri” çalışmamızda bulacaksınız. Bu kitap, kent konseylerinin işleyişi, katılımcı demokrasi ilkeleri ve kent yönetimine katkıları üzerine derinlemesine bir inceleme sunmayı amaçlamaktadır. Kent konseylerinin tarihçesinden bugünkü pratiklere, karşılaşılan zorluklardan başarı hikâyelerine kadar geniş bir perspektif sunarak, kent konseylerinin önemini ve potansiyelini vurgulamayı hedeflemektedir. Umuyoruz ki bu çalışma, yaşadıkları şehirler ve kent konseyleriyle ilgilenen herkes için faydalı bir kaynak olacaktır. Bize düşen, bu muazzam birikimin kayda geçirilmesi için doğru bir çalışma yapmaktı. Bu doğrultuda, Ankara Kent Konseyi’ni dışarıdan izleyerek katkıda bulunan, içeriden özverili çabalarda bulunan tüm dostlarımızın, yapılan çok önemli ilklerin ve her biri çok değerli çalışmaların olabildiğince tarihe kayıt düşülmesi amacıyla bu “Seyir Defteri” hazırlandı, derlendi, düzenlendi.
Pek çok paydaşımız, yazılarıyla bu yolculuğumuzun önemli aşamalarını kayda geçirmemize katkıda bulundu. Eksiklikler ve erişemediğimiz bileşenlerimizin katkısı bu Seyir Defteri’nin bir köşesinde izleriyle mutlaka hissedilecektir. Bu çalışmada gösterebildiğimizin çok daha üstünde bir birikimin, bize eşlik edenlerin düşünce ve duygu dünyasında yaşamaya devam edeceğinden kuşkumuz yok.
Ankara Kent Konseyi, şehrin sürdürülebilir kalkınmasını pek çok açıdan destekleyen ve toplumsal katılımı en üst seviyede gerçekleştiren öncü bir yapı olmuştur. Çünkü, bu konsey çatısı altında yer alanlar çok iyi bilir ki geleceği şekillendirmek ancak herkesin katkısıyla ve birlikte çalışmasıyla mümkündür. Ankara Kent Konseyi, yerel yönetimlerin önemini bir kez daha vurgulayarak farkındalıklar yaratmıştır. Kentimizde yaşayan insanların yerel yönetim süreçlerini anlamalarını ve bu süreçlere katkıda bulunmalarını teşvik etmiştir. Bu sayede, şehrimiz insanları kentlerinin geleceği hakkında daha etkin bir şekilde söz sahibi olabilmişlerdir.
Halen görevime devam ettiğim Ankara Kent Konseyi Başkanlığı ve bir süre yürütmekten onur duyduğum Türkiye Kent Konseyleri Birliği Başkanlığı dönemim, deneyimlediğimiz her türlü girişim için başta şahsım ve Ankaralılar ile ülkemiz için de yeni bir öğrenme mecrası olmuştur. Bu düşüncelerle Ankara Kent Konseyi’nin ve Türkiye Kent Konseyleri Birliği’nin yolculuğuna eşlik eden tüm bileşenlerimize, yolumuzda bizlerle yürüyen Ankara Büyükşehir Belediye’miz başta olmak üzere, Ankara Kent Konseyi’mizin Yürütme ve Danışma Kurulları’na, Meclis ve Çalışma Grupları’na, verdiği desteklerden dolayı Onur Kurulu üyelerimize, on binlerce gönüllümüze, katılımcı diğer tüm kentlilerimize ve elinizde bulunan bu “Seyir Defteri” çalışmasının oluşumuna katkısı ve emeği olan herkese candan teşekkürlerimi sunuyorum.
Unutmayalım ki katılımcı kültürün 3000 yıldır yaşadığı ve yaşatıldığı Ankara; Ahiler, Frigler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminden bugüne kadar şairlere ilham olmuş, romanlarda hikâyeleri paylaşılmış bir kenttir. Millî Mücadele kararlılığının zirveye çıktığı yer olan Ankara’nın her sokağı, her caddesi bizlere Cumhuriyet’i, sanatı, kültürü ve edebiyatı anlatır.
Namazgâhtepe’de okunan salalarda, Duatepe’de çarpışan yiğitlikte, Hacıbayram’daki bilgelikte, Meclis’teki inanmışlıkta, durmak bilmeyen çağlayışta, fikirlerin, iddiaların ve inançların muzaffer olduğu yerdir Ankara… Hezeyan karşısında heyecan, karanlık karşısında aydınlık, esaret karşısında cesaret, zulüm karşısında merhamettir Ankara… Zengin bir medeniyeti miras alan bu milletin, daha da zenginleşerek geleceğe aktaracağı en değerli mirastır Ankara…
Ankara Kent Konseyi olarak bizler, bu değerli mirasa ilişkin bir hikâye yazdık ve biliyoruz ki hikâyeler mülkiyetlerden daha değerlidir. Bu hikâyemizde katılımcılık seyrinin geleceğini birlikte devam ettirebilmek için tüm başkentlileri, Ankara Kent Konseyi’ne davet ediyorum.
Halil İbrahim Yılmaz'ın Ankara Kent Konseyi Seyir Defteri Önsöz Yazısı