Seyir Defterim

Bu kentin karargâh olmaya mecburiyeti var!

Konuşma - Kasım 2023

“Millî Mücadele’nin karargâhı olan bu şehir; üretimin, sanayinin, istihdamın olduğu gibi toplumsal dönüşüm, çevre ve doğa bilinci için de bir karargâh olmak zorunda. Nasıl demokrasi çığlımız buradan atıldıysa her iyi uygulama da buradan başlamak zorunda.”

Başarı öyküleri öyle kolay yazılmıyor. Çok çalışmak, inanmak ve doğru adımlar atmak gerekiyor. Başkent Ankara’yı anlatmak için başarı öykülerini de yazmamız gerekiyor. Ankara Kent Konseyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentini ortak akılla yönetme iradesinin ortaya çıkardığı bir yapıdır. Ortak akıl, dayanışma ve şeffaflık ilkeleri etrafında toplumun her kesimini kapsayan delegeleriyle Ankara’nın birlikte yönetilmesi için bir araya gelmiştir.

Hezeyan karşısında heyecan, karanlık karşısında aydınlık, esaret karşısında cesaret, zulüm karşısında merhamettir Ankara... Ankara, Millî Mücadele’ye ev sahipliği yapmış, yanı başına kadar gelen düşmanı “sathı müdafaa” anlayışıyla geldikleri gibi geri gönderen ve yüzyıllar süren gerilemeyi tersine çeviren cesaretin merkezi olmuştur.

Ankara, zengin bir medeniyeti miras alan milletin daha da zenginleşerek geleceğe taşıyacağı mirastır. Muhtaç olduğu kudretin nerede olduğunu muştulayan; kuvvet ve okşayıcı sözler karşısında eğilince vazifenin sesini duyurmaktan yılmadığı, korkusuz bir azim ve kararlılık kentidir Ankara. O, bizim kentimizdir, kendimiz olduğunu unutmamak adına. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’yı saymazsak, Ankara yepyeni bir kent, yaşı 100’e ulaşmış bir başkenttir. Ankara, Ümmü'l dünyadır!

Cumhuriyet şehirciliğinin başladığı kentte yani Ankara’da, şehircilik adına yapılan uygulama ve faaliyetleri bir arada olmak, kamusal olanı aramak için bir arada tutunabilecek, toplumun her kesiminden insan figürlerini birleştirebilmeyi sağlayacak, bu şehre değer katacak oluşumlar yaratılmalı.

Kent konseylerinin özüne baktığınız zaman kanunla, yönetmelikle değil, insan ile alakalı bir alandır. Bütçesiz yapılar olduğu için herkesi heyecanlandıran yapılar da değildir. Kent ve kentli haklarına karşı ilgisi olan, kente karşı aidiyetini sorumluluklarının farkında olan gönüllü bireylerin toplandığı, hiyerarşinin olmadığı alanlardır. Kent konseyleri, kente karşı sorumluluklarının farkında olan gönüllü bileşenleriyle; sürdürülebilir kalkınma, hemşehrilik hukuku, kentli hakları ve yönetişim kavramları etrafında kurumsallaşmıştır. Basitçe, kentlerin ortak akılla yönetilebilmesi adına o kentin bileşenlerinden ve paydaşlarından oluşan katılımcı bir danışma kurumudur.

Bir deneyimleme iklimi kent konseyleri. Bu toplumun ruhuna uygun bu yüzden... Bu kentteki bütün meslek odaları, asırlık birikimin getirdiği sorumlulukla güzel işler yaptılar ve o güzelliği, fotoğrafı ortaya koydular. Katılımcı kültürün dünya çapında ödüller almasını sağlayan başarı, benim ve benimle beraber olan veya onlarla beraber olduğum yönetici arkadaşlarımdan ziyade bu kentin kamu ve sivil hayatındaki başkanlarımızdır. Çünkü yalnız hiçbir şey yapamazsınız. Kent kenetlendiği zaman ayağa kalkarsınız. Vasatın örgütlendiği ve liyakata diz çöktürmeye çalıştığı bir zamanda, liyakatın örgütlü bir şekilde genç ışıkla buluşup ayağa kalkıp gelecek 100 yılı selamlamaya çalıştığı bir ortamda, bu emeklerin gelecek bin yıllarda da burada yaşamamızı sağlayacak ışık olduğuna inanıyorum.

Kentlerde siyasetin dar gündemi içerisinde konuşulamayan ancak öncelikli dertlerimiz arasında olan konuları konuşma yeridir kent konseyleri. Bütçesi ve tüzel kişiliği olmayan bir yapıdan bahsediyorum. Ruhunu, enerjisini, kendisinden alan bir yapı… Ankara onurumuz, Ankara namusumuz... Bu kentin marka değeri Cumhuriyet’le zirveye çıktı. Bunu alaşağı etmek hiç kimsenin haddi değil! Ankara kutsaması her daim zirvede olmalı. Çünkü bu kente aidiyet; vatana, millete, duyguya, sevgiye aidiyettir. Kardeşliğe aidiyettir.

Deneyime savaş ilan ettik, deneyimi cahil ilan ettik. Bu toplumun cahilleri, deneyimli olanlar değildir. Bizim hiçbir okuryazarlık deneyimi olmayan, harf tanımayan, alfabe tanımayan insanlardan da öğreneceğimiz çok şeyler olduğunu bilmek zorundayız. Deneyime savaş ilan eden toplumlar, görmüş, geçirmiş ve bedel ödemiş insanların sözünü dinlemeyen toplumlar, yeniden bedel ödemek isteyen toplumlardır. Deneyim sahibi insanlarla hayata yeni gelen insanların etkileşimini kopardığımız zaman, kamplaştırdığımız zaman, öteki ilan ettiğimiz zaman, toplumun değişik kesimlerini birbiriyle kavga eder hale getirdiğimiz zaman, seçkinci bir yaklaşımla toplumu dışladığımız zaman, toplumun bir kesimi kendi vasatını örgütler hale gelir. Bugün Ankara’nın bir köyünde yaşayan üçüncü yaş grubundaki bir ağabeylerimiz ya da ablamız, bizim için tecrübelerinin zirvesinde görülmeli. Onları emekliliğe sevk etmek yerine onlardan istifade etmemiz gerekir. Onlara zaten pandemi sürecinde büyük haksızlık yapıldı. 65 yaş üzerindekileri koruyacağız diye hayatın dışına etmeye çalıştılar. O tecrübe hayatın dışında değil, hayatın kalbinde olmalı. Dişiyle, tırnağıyla hatta canıyla Millî Mücadele’ye karargâh olmuş Ankara, marka değerini zirvede tutmaya devam ederek Türkiye'deki bütün kentlerin evi olmalı.

Ankara, bir coğrafi sınır değildir. 81 vilayetten biri de değildir. Ankara, sadece bu topraklarda yaşayanları heyecanlandıracak bir kent de değildir. Ankara, bu topraklarda özgürce nefes alan; gururlu, bağımsızlık arzusuyla yanıp tutuşan herkesi heyecanlandırması gereken bir yerdir. Çünkü Ankara, 85 milyonun ikametgâhı, ayağımızı bastığımızın en sağlam ve güvenilir tecelli zeminidir.

Millî Mücadele’nin karargâhı olan bu şehir; üretimin, sanayinin, istihdamın olduğu gibi toplumsal dönüşüm, çevre ve doğa bilinci için de bir karargâh olmak zorunda. Bu kentin karargâh olmaya mecburiyeti var! Nasıl demokrasi çığlımız buradan atıldıysa her iyi uygulama da buradan başlamak zorunda.

Diğer Yazılar